27 Aralık 2015 Pazar

HAYDİ OĞLUM




   HAYDİ OĞLUM,

   Ben çocukken isimli yeni bir hatıralar zincirine başlıyorum.Ne kadar başarılı olurum bilmiyorum.
   Çocukluk hatıralarımı yazarken,belli bir kronolojik sıralama yapmadım.Sadece hafızamda yer etmiş ve zihnimi çokça meşgul edenleri kaleme aldım.
    Bugünkü yazımın başlığı:

    HAYDİ OĞLUM,EŞEK SENİ EVE GÖTÜRÜR,

    Şimdiki Şehir Mezarlığının doğu yamacındaki arazinin bilinen en eski adı, ŞİVANLI'dır. Şivanlı, Yeşil Kaynak'tan başlar, taa Kayalık'a kadar uzanan,uzunluğu 10 km, eni yer yer 500 m. yi bulan eğimli bir arazidir. Arazi, her biri on beş,  yirmi dönümlük, onlarca, etrafı meyvelik, iç kısımları ekenek olan, yine etrafı çitlerle çevrili, bahçelerdi. Oldukça da bitkel toprağı vardı ve bahçe tarımı yapılırdı.
     O yıl, babam komşumuz Ahmet Amca ile birlikte, Şivanlı'nın orta sayılacak yerinde bir kayısı bahçesi icar etmişlerdi.
    Ahmet Amca, bizim de olduğu gibi, küçük koyun sürüsü olan bir komşumuzdu. Ahmet Amca, babamla anlaşarak, koyunları kendisi güdecek, babam da kayısı bahçesiyle ilgilenecekti. Nitekim de öyle oldu.
    Benim de günlerimin çoğu, kayısı bahçesinde, babamın yanında geçiyordu. Şimdilerde düşünüyorum da, sabahları oraya nasıl giderdim, bilmiyorum. Ama akşam eve dönüşlerimi hiç unutmuyorum. Çünkü bunun bende unutamadığım, bir anısı vardı.
   Gün akşama doğru döndüğünde babam, var olan eşeğimizi çeker, beni üzerine bindirir, eşeğin yular sapını palanın ( Semerin ) küçük halkasına bağlar, geri kalan ipi bir halka yapardı. Bana bu 'halkadan' sıkıca tutmamı tembihlerdi ve her defasında bana, ''haydi oğlum; eşek seni eve götürür.'' der ve eşeğe ''ço''  diyerek, hareket etmesini sağlardı.
    Ben ve sırtında bulunduğum eşek, belli tempoyla yola koyulurduk .Eşeğimiz çok uysaldı ve de akıllıydı. Beni düşürecek hiç bir hareket yapmazdı. Bazan bir ota veya yoldaki eşek pisliğini koklamaya kalktığında, babamın, onun eğilmesine mani olması için, yularını kısa bağladığını sezerdim.
    Evimiz, kaysı bahçesine, beş km. kadar uzaklıktaydı. ( Bunu yıllar sonra edindiğim bilgilerimle tespit etmiştim.) Yol boyunca ne yapardım, bilmiyorum. Unutmadığım tek ve özel olan şey, on binlerce karganın yatak tuttuğu yer ve kargalar.
    Şimdilerde Kiltepe, denilen ve yerleşim yeri olan o yer, yörede Ermeni Mezarlığı olduğu için ''Gavur Mezarlığı'' denilen tepeceğin, batı yamacına, akşam gün batımına yakın saatlerde, nerede ve nasıl geldikleri belli olmayan on binlerce karga, uçan, konan, pozisyon değiştiren ve kulakları sağır edecek derecedeki çığlıkları, unutulur gibi değildi. Birde, biz ilerledikçe onların ileriye, daha ileriye doğru yer değiştirmelerini hiç unutamam.
    Eve varıp varmadığım hiç aklıma gelmiyor. Daha uzun yıllar yaşadığıma göre, eşek beni eve götürmüştür. Hatırıma gelmemesi çok normaldir, çünkü henüz ilkokula bile, başlamamıştım.