10 Mart 2019 Pazar
YILLAR SONRA
Y I L L A R S O N R A
D E V R İ N
Hocam, '' Memleketlin olduğunu söyleyen Hocanımı tanımadınız mı?''
''Tabii ki tanıdım.''
''Eee.''
''Eee, ne?''
''Yanınıza geldiğimizde, Ona, Onu tanımadığınızı söylemiştiniz.''
''Evet, söyledim.''
''Peki ?''
''Aslında genç bayan, benden, Onunla ilgili geçmişimizi öğrenmek istiyorsun.''
''Evet Hocam, hadi anlat.''
''Olmaz, o benim özelimdir. Seninle paylaşamam.''
'' Hadi ama, hocanım da, sizi tanıdığını, ama tanımazdan geldiğini söyledi. O da tıpkı sizin gibi,
anlatmak istemedi.''
Aslında Devrin'in öğrenmek istediği, Bizim Hikayemizdi. Yani, Suzan ve benim, kısa
hikayemizdi. Zaman dediğim, tanışmamızla ayrılmamız arasındaki zaman dilimi. Topu topu bir ay
kadardı. Ama bende bıraktığı ve şu son gördüğüm, ana kadar devam eden bir iç çırpınışım, bir sığındığım liman, sevincimi, tasamı paylaştığım bir dost, daha da önemlisi, sevgiye özlem duyduğumda karşılık bulduğum hayali bir sevgiliydi. Böylece neredeyse, yarım asra dayanan bir ömür aralığı.
Keşke , buraya hiç gelmeseydi. Onu bu haliyle hiç görmeseydim.
*********
Huzurevinde çıkıp, gelişim tam bir sürpriz oldu. Çünkü hiç kimseye haber vermemiştim.
Arkadaşlarımla vedalaştıktan sonra, şehir merkezindeki Otobüs Terminaline geldim. Fakat benim kentime gidecek otobüs bir gün sonraymış. Terminale çok uzak olmayan Öğretmenevi'nde bir günlüğüne yer ayırdım.
Valizimi odama çıkardım Lobiye inip yorgunluk giderdikten sonra, nerdeyse, ikinci vatanım olan kenti gezdim. Çocuklara, torunlara hediye paketleri yaptırdım.
Gecem hiç iyi geçmedi,.Bütün gece yatağın içinde dönüp, durdum. Yeni başlayacağım hayatımla ilgili beni nelerin beklediğini kestiremiyordum. ''Doluya koyuyorum almıyor, boşa koyuyorum dolmuyor. Oğlanda mı kalmalıydım, kızda mı kalmalıydım, yoksa tekrar evimi mi açmalıydım? Evde de kiracı vardır. Garibi evden çıkarmalı mı? Ardı arkası kesilmeyen düşünceler, daha da garibi, konuyla ilgili, ilgisiz ne çok mesele kafama, kafama hücum ediyor, düşüncelerim içerisinde kendine yer buluyordu.
Sözün kısası, sabahı zor ettim. İlk ışıkla kendimi, şehrin sokaklarına attım.
Aracımın kalkış saatinde, terminale geldim.
Otobüs tam dolu değildi. Koltuk arkadaşımla tanıştıktan sonra, hem kendisinin, hem de benim rahat etmem için başka bir koltuğa taşındı. Böylece çift kişilik koltukta tek kalmıştım. Bu da canıma minnetti. Yolda bir sorun çıkmazsa, önümüzde 14 - 15 saatlik yol vardı ve ben uykusuzdum. Daha önce yaptığım tüm otobüs yolculuklarımda, hiç uyuyamazdım. Bakalım bu gece nasıl olacaktı?
Korktuğum olmadı. Bindiğimiz araç, kent sınanırlarını terk ederken, uyurum umuduyla gözlerimi kapadım.
Aracımızın muavini, ''Sayın yolcularımız, yarım saatlik, yemek ve ihtiyaç molası,'' sesiyle uyandım. Saate baktım, sabah olmuştu. Demek ki bütün geceyi uyuyarak geçirmişim. Önümüzde 3 - 4 saatlik bir yol kalmıştı.
Araçtan inip, dinlenme tesisinin önünde akan, buz gibi suyla elimi, yüzümü yıkadım. Bir de sabah çorbası içince, iyice kendime geldim.
Aracımız tekrar yola koyulduğunda, güneş te hayli yükselmişti, Güneşi arkasına alan şoförümüzün de keyfi yerine gelmiş olmalı ki, bir müzik açtı. Ben hem şarkıya eşlik ediyor, hemde hızla yol alan, aracın penceresinde, etrafı seyrediyordum.
******
Elim titreyerek, kapının ziline dokundum. Günlerden cumartesi olduğundan, çocukların evde olma olasılığı yüksekti. Nitekim kapıda çok beklemedim. Kapıyı gelinim açtı. Beni karşısında görünce, bir sevinç çığlığı attı. Gelinin sesine önce torun, sonrada oğlan kapıya geldiler. Kapıdan içeri girmeme henüz izin çıkmamış gibi, kimi sağımdan kimi solumdan, torunda ceketimin yenine yapışmış öyle durur olmuştuk. Şimdi düşünüyorum da bu sürpriz değil de neydi.
Neden sonra akılları başlarına geldi. Kenara çekilerek, yolu açtılar. Bendeki heyecan yüzünden, kimin ne söylediğini anlamıyordum. Kapıda karşılanış düzenini bozmadan, salondaki divana kadar beraber yürüdük. Elimden, yenimden tutarak divana, adeta çöktürüldüm.
Üzerimdeki baskı azalınca kendime geldim.
''Ağır olun bakalım çocuklar, bırakın da bir soluklanayım. Gelin Hanım kızım, bir bardak su ver de, içimi bastırsın,'' dedim,
Dedim, demesine ama gözlerime bastıran yaşları tutamadım. Baştan beri, ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yol bulan göz yaşlarım, yanaklarımdan aşağı süzülür oldu. Oğlanla gelin fazla garipsemedi ama torun, ağladığımı görünce dayanamadı. koşarak kağıt mendili getirerek elime tutuşturdu ve arkadan boynuma sarılarak beni teselliye çalışıyordu.
Etrafıma bakınarak, torunum Simge'yi aradığımı anlayan gelin hanım,
''dedesi Simge'miz bugün anneannede kaldı. Akşam annemlerdeydik de.''
Akşam, haberleri olmuş, kızla, damatta geldi Gece geç vakte kadar oturduk. Hasret giderdik.
*******
Huzurevinden geleli neredeyse onbeş gün oldu. Kendi evime geçmeyi sıksık düşünür oldum. Fikrimi ne zaman Kuzey'e açtımsa (Oğlumun adı) olmaz deyip kestirip attı. Çaresiz beklemeye bıraktım.
Rahmetli eşimle birer yıl arayla emekli olduk. Doğup, büyüdüğümüz kentimize dönmedik. Askerlik dönüşü, bu kente atandım. Eş durumundan İclal da buraya geldi. Hem insanlarını, hemde kenti, çok sevdik. Yerleşip kaldık. Oğlumuz Kuzey, baba şehrimizde doğmuş, kızımız Asude ise bu kentte doğmuştu.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder