6 Eylül 2015 Pazar

NERDEYSE 50 YILLIK UNUTULMAYAN LEZZET:







                                 NEREDEYSE 50 YILLIK LEZZET


      O yıl, Malatya İli, Pütürge İlçesi, Bağırsak Dere Köyü Öğretmeniydim. Bu anı ise, kasabadan köye yaptığımız bir yolculuğun hikayesidir. O yıllarda kasaba ve köy yolları, patikalardı. Hiç bir köy yolu yapılı değildi. ( Ancak beldeler hariç.)
Önümüzde yürünecek 20 km. lik yol vardı.
     Üç arkadaş ( Biri ben, ikisi de köylü dostlarımdan) öğlen yemeklerimizi kasabada yedik, zaman geçirmeden, şemsiyelerimizi açıp, yola  koyulduk. Mevsim kıştı ve inceden bir yağmur yağıyordu.
     Taşmış Platosunu henüz aşmıştık ki yağmur önce sulu kara, sonra da iyiden iyiye kara çevirdi. Ortalığı bir de kesif sis kaplamıştı ve on, on beş metre önümüzü görmek neredeyse imkansız hale gelmişti. Yol arkadaşlarımın ikisi de yolu çok iyi biliyorlardı. 
     Babik Çay Yatağı'na geldiğimizde, kar topuklarımızı geçmişti. Derken çay yatağından, ''palan döken'' cinsinden bir bayırı tırmanıp, düze çıktık.
     Üçümüz de hayli yorulmuştuk, elimizdeki alışveriş filelerimizi karın üzerine bırakarak birer meşe ağacına sırtımızı verip çömeldik. Üçümüzün de ağzında fabrika dumanı gibi buhar çıkıyordu.   Arkadaşları bilmem ama ben kan ter içinde kalmıştım ve çok acıkmıştım.
     Biraz dinlendikten sonra yola koyulduk. Yoğunluğunu artıran kar, neredeyse diz kapağımıza çıkmış, yol almak giderek zorlaşmıştı.
     Bir müddet sonra, kafilenin gerisinde olan ben, neredeyse takatten kesilmiştim. Önde yürüyen Ramazan'a seslendim: (Diğer arkadaşın adı ise Derviş' ti )  Ramazan, ''Ben çok yoruldu ve acıktım;'' dedim.
       Ramazan:
       ''Hocam, keşke önce söyleseydin, biraz önce bir köyün çok yakınında geçtik,''dedi. Ben nereden bilebilirdim, bir köyün yakınında geçtiğimizi. Sisten zaten göz gözü görmüyordu.
      ''Hocam biraz daha gayret '' diye, yürümeyi sürdürdü.
     Az sonra karı az bir alana geldik. Çevremizde koca koca meşe ağaçları vardı. Karın altındaki yükseltilerden buranın bir köy mezarlığı olduğunu anladım.
      Ramazan, ikimize hitaben, 
     ''Siz şurada biraz dinlenin, ben hemen geliyorum, ''diyerek, bizden ayrılıp, sisin arasına daldı. Biz ise, koca meşe ağaçlardan birine sırt verip oturduk.
      Biraz sonra, sislerin arasında Ramazan çıkıp geldi. Elinde iki köy ekmeği, bir koca kesek, kuru çökelek vardı. Ekmeğin birinde, kocaman bir parça bölerek bana verdi. Kocaman bir parça da çökelek uzattı. Geri kalan nevaleyi de aralarında pay ettiler.
     ''Vakit akşamdı, durmak olmazdı''. Bu sözler, daha tecrübelimiz olan, Derviş'e aitti, devamla, 'Hem yürüyün, hem yiyin ''  dedi.
       Başladık yürümeye. Ben, hem yürüyor, hem de kara köy ekmeğinden ( Bu köy ekmeği yöreye özgü bir ekmektir. Mısır ve çavdar ununun karışımından yapılır. Besleyici değeri yüksek ama bayatının yiyimi çok zor bir ekmekti. Köylü bayanlar, akşamdan mayaladıkları  hamuru üçe ayırırlar, her sabah, öğlen ve akşam için ayrı ayrı sac kurarlar. Emeği taze taze yiyebilsinler diye. Ama bize verdikleri ekmek, oldukça bayattı.)  parçalar ısırıyor, çökelek keseğinden kemiriyor ve yerden aldığım karla lokmamı yumuşatıyordum. Ağzıma yayılan ekmeğin, çökeleğin acımsı lezzeti ve karın soğuk katıklığı, müthiş lezzet lokması haline geliyordu.
      Nevalemi son kırıntısına kadar yiyip, tükettim. İşte hayatımda yediğim bu lezzeti, neredeyse yarım yüz yıldır unutamadım. Yediğim kar da cabası.
     Bu yolculukta, iki ders çıkardım. Birincisi o günden sonra çıkacağım yolculuklarda, yanıma bolca 'yol azığı' alırım. İkincisi de ''Ekmeğin katığının açlık olduğu'' gerçeği.
     Yemeğin ilk lokmasından itibaren, gözlerim açıldı, dizlerime güç geldi.
     Yağan kar da biraz hafiflemişti.
     Ramazan ve Derviş'in, yer değiştirerek açtıkları çığırdan yürüyerek, geri kalan yolumuzu,dinlene yürüye tüketip, köye vardık.
     Köy öğretmenliğimiz yıllarında, en hafif geçirdiğimiz ve içinde, tatlı tatlı tebessüm edilecek bir anımı sizlerle paylaştım. Sonraki yıllarda yaşadıklarımız yanında, halk deyimiyle  '' peynir, ekmek kalır ''. (06. 09. 2015





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder