20 Kasım 2016 Pazar

SUCEYİN KÖYÜNÜN ERKEK EMMİSİ





                       SUCEYİN KÖYÜNÜN ERKEK EMMİSİ ( M.Ali ORAL )

                       VAZİYET BERBAT

      Okul paydosundan sonra, köy içindeki mini yokuşları çıkmak bile zor geldiği, bir akşam üstüydü. Köy içinde geçerken, Ellezgilin Cuma'nın kapısının önünde, her gün olduğu gibi, Cuma'nın eşi, sonradan gözünü yitiren Hatça Yenge oturuyordu. Hatça Yenge'ye duyurmadan geçip gideyim diyerek, ayak uçlarıma basarak yürüdüm.
       Hay demez olaydım. Henüz Cuma'nın evini geçmiştim ki, Hatça Yenge,
       ''Hocam, niye seslenmiysin,'' demez mi. Yerimde çakılı kaldım .Allahım bu kadının iki gözü görmüyor ama, önünde geçen beni ayak sesimde tanıyor. Utancımı hangi sözlerle örtmeye çalışmış ve özür üzerine, özür dileyerek, dalgınlığımı bağışlamasını kendisinden istemiştim.
       Bu ruh haliyle, Küllü'nün aşağıdaki kahvesinin kapısından içeri girdim. Kahvenin dış kapısını tam karşıdan gören masada Erkek Emmi birileriyle 'oşkin ' oynuyordu. ( Kağıt oyununu çok severdi. ) Oturduğu sandalyenin üzerine çömelerek oturmuştu. ( Kendine göre masa yüksekte kaldığından, genellikle böyle otururdu.) Benim kapıdan girdiğimi görünce, bir şahlanışla:
      ''Hocammm '' dedi.
      ''Efendim Erkek Emmi '' dedim.
      ''Vaziyet nasıl?'' diye sordu. ''Sözün eceli gelirse ağızdan çıkar misali,''
      ''Bom b.k ''dedim.
       Bu sözler, kendimin içinde bulunduğum ruh halimin en güzel özetiydi.
       Uzatmayayım, selam verip, kahveci Ali'nin yakınına oturdum. Yorgun ve süzgün halimi gören Ali, alelacele bir kahve yaparak, fincanı önüme sürdü .Ali ve diğer köylülerle kısa söyleşiler yaptık.   Ama o da ne, Erkek Emmi, benimle muhabbeti kesmiş gibi, tavır sergiler olmuştu.
       Aman Erkek Emmi, yaman Erkek Emmi, dedimse de adamda tık yok.
       Bıraktığı oyun masasından, kalkıp, kahveden çıkıp gitti.
       Erkek Emmi'nin bu davranışına anlam veremedim. Derdim bir iken, birden çok oldu.
       Aradan bir kaç gün geçti, her gün gördüğüm Erkek Emmi'yi göremez oldum. Görüp de,
       ''Yahu Erkek Emmi, bu afra, tafraların sebebi ne?  Neden benden kaçıyorsun? diyeyim diye can atıyorum ama yok.
       Bu sefer,bizim hanım başladı;
       ''Erkek Emmi görün müyor, neden gelmiyor? '' diye.
       Olanları hanıma anlattım, inanmadı.
       ''Herhalde, adama bir şeyler söylemiş olmalısın,'' dedi.
        Amma iş ha, ortada hiç bir şey yokken suçlu olup çıktık.
        Nihayet Totoz Sadık'ın kahvesinde,  Erkek Emmi'yi yakaladım.
        ''Yahu, Erkek Emmi nedir, bu tavırlar? ne dedim de. bana küstün? Selamı sabahı kestin.
       Biraz nazdan sonra:
       ''O gün, vaziyet nasıl hocam dedim? sen vaziyet, bom b.k dedin''.
       ''Evet, dedim, ne olmuş yani'', dedim.''
       ''Sen benim vaziyetimi beğenmeyip, o sözü söyledin.'' demez mi?
       Binbir dil dökerek,
       ''Sözleri, kendi vaziyetimi ifade etmek için söylemiştim. Seninle bir ilgisi yok. Sana hiç öyle bir şey söyler miyim?'' diye.
        ''Haydi, barış benimle.''
        ''Bir şartla,dedi.''
        ''Peki dedim, şartın her neyse kabulüm:'' dedim.
        ''Beni traş edeceksin.'' dedi.
        ''Derdin, bu olsun. Benim başımüstüne,'' dedim.
        Birgün sonra, bir Alman jiletiyle geldi. Lojmanın önünde kendisini bigüzel traş ettim. Bu arada, kendinin bir numaralı arkadaşı olan, oğlumuz Umut da kendisine ayna tutuyordu.
        Bilmeyenler için, ya da duyup da görmeyenler için, Erkek Emmi, o yıllarda 60 - 65 yaşlarında, 160 cm. kadar boyunda, gür sesli tam adına layık ERKEK'ti,
        Kendisinden çok daha uzun boylu Hoppugilden Hanife Teyze ile evliydi.
        Genelde, şapkasız gezer, başı geriye doğru dümdüz taralı saçları olan, bir ihtiyardı. Yaşı gereği, sert olan sakalını kendisi kesemez, birilerine kestirirdi.
        Sevgili Erkek Emmi'yi saygı ve rahmetle yadediyorum. ( 28. 09. 2016 )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder