18 Nisan 2015 Cumartesi
SUCEYiN
SUCEYİN VE SUGEÇTİ (KOMŞU KÖYLER)
Ben Suceyin Köyü Öğretmenliğimden 1977 yılının Ekim Ayında, başka bir okula atanmam nedeniyle ayrılmıştım. Söylemek istediğim fotoğrafta bulunan örenciler aynı zamanda benim okulumun öğrencileriydi. Ben o öğretim yılında 1.sınıfı okutmuştum. Hem yedi yıl çalışmışlığım, hemde okulun yöneticisi olmam nedeniyle okulun bütün öğrencilerini tanıyordum. Sadece, öğrencileri değil, tüm köy halkını lakapları, adları ve soyadlarıyla birlikte tanırdım.Biz onlarla et - kemik gibi kaynaşmıştık.Şu bir gerçek ki halada öyleyiz..Ben Suceyin Halkının, Mustafa Hocasıyım. Bundan her zaman gurur duymuşumdur. Hikayenin geçtiği yıl 1974 yılı Nisan ayıydı. Bir perşembe günü, İlköğretim Müfettişi Zamir Ertürk tarafından teftiş edilmiştik. Teftişin ertesi gün, müfettişin Sugeçti Köyü'ne gitmesi gerekiyordu. Benim, kendisine refakat etmemi istedi ve sabah dokuz gibi yola çıktık. Taşköprü yolunu kullanarak aşağı - yukarı, bir iki saat içinde, Sugeçti Köyü İlkokulu'na vardık. Okul tek derslikli, yanında Lojmanı bulunan prefabrik bir yapıydı. (Ben daha önce bu okula gelmiştim.) Tek öğretmenli, birleştirilmiş sınıf halinde öğretim yapılıyordu. Ben, bir köy evinde Müfettiş Beyi beklemeyi önerdim. kabul görmedi. Birlikte sınıfa girdik. Müfettiş Bey, kendini Ahmet Bey'e (Ben Ahmet Bey'i önceden tanıyordum.) taktim etti ve gidip, öğretmen masasına oturdu. Ben de sınıfın sonunda bir boş sıraya oturdum. Öğretmen beyden ,derse devam etmesini rica etti. Bir müddet sonra, öğretmenden sınıfı devraldı. Öğrencilerle tanıştıktan sonra, ilk işi, sınıfı havaya sokmak için soru cevap faslına geçti ve ilk olarak yazı tahtası üzerinde, duvarda asılı Atatürk resmini göstererek. Bu Şahsı tanıyor muyuz ? diye sordu.Bütün sınıf koro halinde eveeeet,dedi.Bundan sonra bilen parmak kaldırsın, ''Bu zat kimdir''?. Herkes parmak kaldırdı. Birine söz hakkı verdi ve''Atatürk''yanıtını aldı. Şimdi söyleyin bakalım, ''Atatürk'seviyor muyuz?'' Koro halinde yine eveeeet sesi yükseldi. ''Şimdi,bilenler parmak kaldırsın, Atatürk'ü niçin seviyoruz?'' sorusunu yöneltti. Büyük sınıftakiler, bilmiş bilmiş parmak kaldırdılar. Büyücek bir öğrenciye söz hakkı verdi. Öğrenci: ''Öğretmenim, yurdumuzu düşmanlardan kurtarmıştır.'' diye cevap verdi. ''Peki,kimmiş bu yurdumuzda kovduğu düşmanlar?'' diye, Müfettiş Bey sordu. Öğrencinin verdiği cevap çok ilginçti. ''Öğretmenim Suceyin Köyü'', diye cevap verdi. ''Peki, neden Suceyin Köyü? diye, sordu. Öğrenci kendinden emin, ''çünkü onlar Kızılbaş'' yanıtını verdi. İşte o an filim koptu. ''Olmadı Hocam olmadı'' dedi. ''Birşeyler öğretmişsin ama eksik öğretmişsin''. ''Eksiğini. babaları tamamlamış'',dedi.
Ahmet Bey'e, ''küçük sınıfları paydos et, 4 ve 5.sınıfları alıp, Suceyin'e gidiyoruz''. Öğrenciler dağılıp evlerine gittikten 20 dakika sonra çevremizde toplandılar. Sayıları 15 kadardı.
Yola koyulduk. Güle, oynaya Suceyin'e vardık. Okul henüz paydos olmamıştı. Getirdiğimiz öğrencilere birer arkadaş bulduk. Teneffüste birlikte tanışıp. oynadılar. Ders bitiminde herkes arkadaşlarını yanlarına alara, dağıldılar. Müfettiş Bey ve Ahmet Bey'de benim misafirim oldular. Ertesi sabah, ders başı ettiğimizde, Müfettiş Bey ''bu ders senin hocam'', ,dedi. Bana, ''olayın şahidi sensin'', dedi. Sınıfa dahil olunca, öğrencilerden günün hikayesini (Misafirleriyle birlikte geçirdikleri zamanı) anlatmalarından işe başladım. Daha sonra basite indirgeyerek Türk Kurtuluş Savaş'ını anlattıktan sonra dost ve düşman kavramlarını anlattım. Atatürk'ün ''Yurtta Barış,Dünyada barış'' veciz sözünü seviyelerine göre anlattım. Vatan. millet, komşu kavramlarını, dilsiz haritada işledik. Sonuç olarak, ''Atatürk sevgisini'' bigüzel paylaştık. Zamanı gelince onları kendi köylerine yollarken, bir sürü duygusal anlar yaşandı. Bu olay, bende hiç eskimedi. Zaman zaman arkadaşlarıma bir fıkra gibi anlattığım oldu. Sınıfta insan kardeşliğini hep ilk plana koydum. İnsanların dili, ırkı, rengi, inancı onların kutsallarıdır. Gerçekleri böyle dillendirmediğimiz için, yıllarca sancıları dinmeyen bir ulus halinde kaldık. Bizi biz yapan değerlere yönelmemiz, kaçınılmaz çaredir. Yoksa toplumsal barışı tesis edemeyiz. Oy kaygısıyla, insanlarımızı ayrıştıranlar bunun vebalini ödeyemezler. Yİne de olan, benim sevgili yurttaşlarıma olur.
Mustafa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder